12 MART MUHTIRASI VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ (1970-1980)

   

Türk siyasal hayatının Cumhuriyet kurulduktan sonraki ikinci  askeri darbesi olan 1971 yılında 12 Mart günü saat 13:00’da TRT radyolarından okunan aşağıdaki muhtıra ile ilan edilmiştir: “Parlamento ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk’ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasasının öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür.” ‘Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyiceoğlu’nun imzasını taşıyan muhtıra 12 Mart Muhtırası şu maddelerden oluştu: Meclis ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatlarıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk’ün bize hedef verdiği uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür. Türk milletinin ve sinesinden çıkan Silahlı Kuvvetleri’nin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliğini giderecek çarelerin, partiler üstü bir anlayışla meclislerimizce değerlendirilerek mevcut anarşik durumu giderecek anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir. Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyetini korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır. Siyasi tarihimizde demokrasinin kesintiye uğratıldığı ‘ara rejim’ olarak yerini alan 12 Mart 1971 dönemi, başta düşünce ve basın özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı bir dönemdir. 12 Mart 1971’de Muhtıra Bildirgesi TRT radyolarından okutulmasının hemen ardından sıkıyönetim ilan edilmiştir. Bu muhtıranın gerekçesi olarak İçişleri Bakanı Hamdi Ömeroğlu, ülkeyi sıkıyönetime götüren şartların bilindiğini belirtmiş, ülkenin adeta yıkıcı ve bölücü akımların açık pazarı haline geldiğini vurgulamıştır. İçişleri Bakanı Ömeroğlu, aşırı sağ faaliyetlerin esas amaç ve hedefinin demokratik ve laik Cumhuriyeti temelinden yıkmak olduğunun kesinlikle sabit bulunduğunu savunmuştur. Aşırı solun da mevcut devlet düzenini, şehir ve kır gerillacılığının her çeşit faaliyetleriyle ve kendi düşüncelerine uygun bir siyasal örgütün önderliğinde işçi, köylü ve gençliği de ayaklandırarak halk savaşı yoluyla yıkmak ve yerine Marksist, Leninist veya Maocu bir devlet düzeni kurmayı hedeflediğini belirtmiştir. Bakan Ömeroğlu, ülkede bölücülük faaliyetleri içerisinde bulunanlar yanında dikta heveslilerinin de bulunduğunu belirtmiştir. 12 Mart Muhtırası’nın ardından siyasi tarihimizde ‘ara rejim’ olarak yerini alan bir döneme girilmiştir. Parlemento feshedilmemiş, genel seçimlere gidilmeden ‘partilerüstü’ bir hükümet oluşturularak, anayasal değişikliklerle baskı rejiminin koşulları sağlanmıştır. ‘Millî Kabine’, ‘Reform Hükümeti’ adı altında oluşturulan partilerüstü teknokrat kabine’den, Süleyman Demirel Hükümetinin gerçekleştiremediği reformları gerçekleştirmesi beklenmektedir. Ancak, beklenen reformlar bir türlü gerçekleşmediği gibi; ‘gerekirse özgürlüklerin üzerine şal da örteriz’ düşüncesinde olan Nihat Erim, Başbakan olduktan sonra ‘Kafalara balyoz gibi’ inmekten söz etmiştir. 12 Mart Muhtırası’ndan önce yayımlanmasına karar verilen Ortam Dergisi okuyucuyla buluşması, Muhtıra sonrasındaki günlere denk gelmiştir. Gazeteci Kemal Bisalman, bir haber dergisi çıkartmak istemektedir. Bir dönemin Akis, Kim gibi dergileri artık yoktur. Derginin yazı işleri müdürlerinden Aydın Engin, ‘utangaç faşizm’ olarak adlandırdığı o günlerde böylesi bir kararın alınmasını siyaseten ‘cesur’ bulmaktadır. Muhtıranın ardından, birçok derginin kapatıldığı bir dönemde Ortam, önemli bir boşluğu doldurmuştur. 1970’li dönemlerde de bir önceki dönemlerde olduğu gibi basın özgürlüğüne müdahaleler olmuştur. Çeşitli dergiler ve gazeteler kapatılmıştır. Bunun önemli bir örneği olan “Ortam Dergisine” gelin bir göz atalım. Ortam Dergisi 1971 yılının nisan ayında Cağaloğlu’nda Çatalçeşme Sokakta bir işhanının 40 metrekarelik odasında yayın hayatına başlayan Ortam’da üç genç aynı gün ve aynı saatte profesyonel gazeteciliğe adım atmıştır. Bunlar; Aydın Engin, Osman Ulagay ve Uğur Mumcu’dur. Kemal Bisalman’ın sahibi olduğu Ortam, mesleğe  yeni başlayan bu gazeteciler için aynı zamanda bir okul’dur. Aydın Engin, o günleri şöyle anlatmaktadır: “Bisalman, Time formatında haftalık siyasal bir dergi çıkarmayı amaçlıyordu. Sendikal yayınlarda tecrübeli olan beni ve Osman Saffet Arolat’ı işin başına getirdi. İlk sayıdan sonra Arolat tutuklanınca yazı işleri müdürlüğü bana kaldı. Uğur Mumcu Ankara büromuzdu. O günlerde Tercüman için çalışan Yavuz Donat da ona yardım ediyordu. Dört masanın bulunduğu yaklaşık 40 metrekarelik bir odada çalışıyorduk. Bobin artıkları da oradaydı. Daha önce üçümüz de çeşitli yerlerde yazılar yazmış; amatörce gazetecilik yapmıştık. Mumcu, haftalık Yön ve Devrim gazetelerinde; Ulagay sanıyorum aylık Aydınlık dergisinde çalışmıştı. Ben Ant’ta, Tekstil, Maden İş sendikalarının yayınlarında çalışmıştım; ama Ortam, tam zamanlı olarak, profesyonelce bu mesleği yapmaya başladığımız dergidir.” Dergi, Ortam ve Yeni Ortam adları altında 1971 yılının Nisan, Kasım döneminde toplam 23 sayı yayımlanmıştır. Haftalık derginin ilk sayısı, 12 Mart Muhtırası’ndan beş hafta sonra 19 Nisan’da çıkmıştır. Derginin, ikinci sayısından sonra yayınına bir buçuk ay ara verdiği görülmektedir. 4-11 Ekim tarihli 19. sayısında sıkıyönetim komutanlığınca kapatıldıktan sonra, 8 Kasım 1971 günü Yeni Ortam adıyla tekrar ve ancak dört sayı yayımlanmıştır. Ortam’ın ilk başyazarı Sıkıyönetim makamlarınca 39 kez süreli/süresiz gazete kapatma cezası uygulanmıştır. O dönemde daha önce kararlaştırıldığı üzere İstanbul’da toplanan Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun 11. Kongresi’nde basın ve ifade özgürlüğünün korunması için Türk makamlarına çağrıda bulunulmuştur. Kısa bir yayın ömrü olmasına rağmen Ortam dergisi, gerek muhalif bir ses olması, gerekse yayın kadrosunda yer alan dönemin önemli yazarları, gazetecileri ve akademisyenleriyle basın tarihimiz açısından 12 Mart döneminin gün ışığına çıkartılması gereken bir dergisidir. Bu çalışmanın amacı, 12 Mart döneminin düşünce ve basın özgürlüğüne getirdiği tüm baskılara rağmen, temel hak ve özgürlükleri, demokratik düzeni savunmaya devam eden Ortam’ın bu muhalif duruşunu ortaya koymaktır. Gazeteci, yazar ve aydınların tutuklandığı, gazetelerin kapatıldığı, kitapların toplatıldığı, yayın yasaklarının getirildiği 12 Mart döneminde Ortam, muhalif bir ses olarak ayakta kalma mücadelesi vermiştir. Bir ‘misyon dergisi’ olarak önemli bir boşluğu doldurduğu görülen Ortam, anti-demokratik uygulamalara karşı çıkmış; rejimin muhalifi olan yazarların, aydınların, gazetecilerin ve sıkıyönetim mahkemelerince tutuklanıp yargılanmakta olanların sesini kamuoyuna ulaştırma görevi üstlenmiştir. Okurlar, günlük gazetelerde bulamadıkları haber/yorumları Ortam’dan izlemişlerdir. Yeni Ortam ancak dört sayı yayımlanır ve 29 Kasım 1971 günü “Birgün tekrar Yeni Ortam’da buluşmak umut ve dileğiyle şimdilik ‘çekiliyoruz izzet-i ikbal ile’ Bab-ı Ali’den” diyerek okurlarına veda eder. Yeni Ortam, yayınına son verdiğini siyah kapağından duyurur: “Kanun dışı baskıları protesto ediyor ve dergiyi kapatıyoruz.” Sıkıyönetim komutanlığı, derginin basıldığı Nezih Demirkent’e ait Vatan Matbaacılık AŞ’ye baskı yapmış ve matbaa dergiyi dizmekten, basmaktan vazgeçmiştir. Derginin son sayısı düz baskı tekniğiyle başka bir matbaada basılmıştır. Kapak baskısı başka, ciltleme başka bir matbaada yapılmış, sayfa sayısı yarıya düşürülmüştür. Bisalman, “Susacak mıyız” başlıklı son yazısında Yeni Ortam’ın 40 bine varan tirajıyla Hürriyet, Günaydın, Milliyet, Tercüman ve Cumhuriyet’ten sonra altıncı sırada olduğunu belirterek şöyle demektedir: “Biz sade ve sadece fikirsel bir namus mücadelesi veren, dolayısıyla aynı mücadele içinde memleketin daha iyiye, daha doğruya, daha güzele gitmesi için ilgilileri ikaz eden insanlardık. Ne siyasal bir hırsımız vardı ne de bugün olduğumuz yerden başka bir yerde gözümüz. Buna bile tahammül edemediler.” Sadun Tanju ise, çağdaş insanın lâyık olduğu insanca yaşama hakkını savunarak, kötülüklerin üzerine giderek, toplumun hizmetinde iyiyi ve doğruları belirterek “Deniz Bitti” başlıklı yazısını şöyle sürdürmektedir: “Bugün çekiliyoruz bu hizmetten. Deniz bitti diyorlar bize. Karaya vurmuş gemi gibi, sahile düşmüş balık gibi şaşmışız başımıza gelene. Oysa asıl deniz önümüzde.” Aynı zamanda bu dönemde içeri alınan Uğur Mumcu'yu koğuş arkadaşı olan Hikmet Çiçek’ten dinleyelim: “Uğur Mumcu ile ilk kez 12 Mart 1971 askeri darbe döneminde Mamak Cezaevi’nde tanıştım. O dönemde bir yazısında ‘’ordu uyanık olmalı’’ demişti. Bu sözler, ‘’orduya hakaret etmek’’, ‘’sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak’’ suçunu işlediğinin kanıtı oldu. Bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkum edildi. Karar Yargıtay tarafından bozuldu ve serbest bırakıldı. Ama bu olay, Mumcu’nun askerliğini, ‘’sakıncalı piyade’’ olarak yapması için gerekçe olacaktı.” Aynı zaman da bu dönemde şair ve yazarların sadece kendi yazıları için değil yabancı insanların yazmış oldukları yazıları Tükçe´ye çevirdikleri halde tutuklanmışlardır. Bunun en önemli örneklerinden biri; birçoğumuzun şair kimliğiyle tanıdığı Can Yücel, 12 Mart 1971 müdahalesi sırasında, Che Guevara ve Mao Zedong şiir çevirileri nedeniyle on beş yıl hapse mahkum edilmiş, üç yıl sonra çıkan afla serbest kalmıştır. Basının kısıtlanmalarına bir örnek gösterecek olursak Hasan Kıyafetin Aziz Nesin´le olan anısına da değinelim. Hasan Kıyafet, 12 Eylül döneminde çok sayıda kitabı yasaklanan yazarlardan biri olmuştur. Aralık 2009’da, Sanat Cephesi dergisinin 34. sayısında yayımlanan söyleşisinde 12 Mart ve 12 Eylül’den birer “kitap kıyım dönemi” olarak bahseden Kıyafet, 12 Mart Fıkraları ile ilgili bir anısını da anlatır: “Özellikle siyasi suçlular askeri cezaevlerinde çok güzel fıkralar türetmişlerdi. Daha doğrusu çoğu yaşanmış gerçeklerdi. Onların unutulup gitmesine gönlüm razı olmadı. Cezaevinde dinlediklerimi Bafra sigarasının nem geçirmeyen yüzüne ince ince yazdım sakladım. Çıkarken bir biçimde onları da çıkarttım. 1976 yılında May Yayınevi’nce kitap haline getirildi. O sıralar TYS’nin başkanı Aziz Nesin’di. Ben de yönetimde idim. Kitabı Aziz abiye şakayla karışık verdim. Şuna bir göz atar mısınız, dedim. Kitabın önüne baktı arkasına baktı, daha tek fıkra okumadan katıla katıla gülmeye başladı. Ben doğrusu bozuldum. Arka kapaktaki dipnota gülüyormuş meğer. O not şöyle idi: “Bu kitaptaki fıkralar her ne kadar yoğunlukla askerlerin aleyhindeyseler de, gerçekte anti-emperyalist bir Kurtuluş Savaşı veren Türk ordusu mensupları kastedilmemiştir, vb…” Aziz abi: “Hasan sen bu notu korkundan yazmışsın. Benzerini ben de yazdım ama hiçbir faydası olmuyor. Yine aynı biçimde dövüyorlar…” dedi.” 12 Mart Muhtırası yalnızca demokrasiye vurulan bir darbe değildir aynı zamanda basına ve basın özgürlüğüne de vurulan darbedir. Bir önceki döneme yani 1960 dönemine kıyasla basın özgürlüğü ağır takibata maruz kalmıştır. Yukarıda da bahsettiğim olaylara baktığımızda bu dönemde de basın özgürlüğü kısıtlanmıştır. Sıkıyönetimin ilan edilmesiyle gazete ve dergiler süreli süresiz kapatılmıştır. Basın özgürlüğüne bu dönem de ket vurulmuştur.





KAYNAKÇA
http://darbeler.com/2015/05/18/12-mart-muhtirasi/
https://www.academia.edu/29266853/12_Mart_Muhtırası_Vesayetin_Pekişmesi_ve_Ara_Rejim_Süreci_12_Mart_1971-14_Ekim_1973
https://docplayer.biz.tr/5123713-Turk-demokrasi-hayatinda-12-mart-1971-muhtirasi.html
https://www.turkyurdu.com.tr/yazar-yazi.php?id=1700
https://docplayer.biz.tr/5123713-Turk-demokrasi-hayatinda-12-mart-1971-muhtirasi.html
https://www.cnnturk.com/fotogaleri/kultur-sanat/turkiyenin-oldurulen-gazetecileri?page=2
https://www.fikriyat.com/tarih/2018/03/12/demokrasiye-vurulan-ikinci-darbe-12-mart-muhtirasi
https://www.academia.edu/35624256/12_Mart_Muhtırası_ve_Demokrasinin_Sancılı_Yılları_1971-1980_.pdf
http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt10/sayi52_pdf/2tarih_siyaset_uluslararasiiliskiler/salep_mustafa.pdf
https://docplayer.biz.tr/12674192-Iletisim-fakultesi-dergisi-12-mart-1971-doneminde-muhalif-bir-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1980 Darbesi Ve Basının Değişimi