1980 Darbesi Ve Basının Değişimi
1980 yılı başında bir azınlık
hükümeti kuran Süleyman Demirel, Turgut Özal’ı tam yetki ile donatarak ekonomi
yönetiminin başına getirmiş, Özal’da kurduğu ekiple 24 Ocak Kararları diye
bilinen istikrar paketini hazırlamıştır. 1980’li yılların ilk büyük değişimi 24
Ocak Kararları ile başlar. 24 Ocak Kararları temel olarak; “İstikrar paketi tam
anlamıyla Türkiye’nin “serbest piyasa ekonomisine” geçmesini ve uluslararası
sermaye ile entegrasyon sağlanmasını amaçlamıştır. Dışa kapalı bir ekonominin
yerine, dünya sermayesi ile bütünleşen bir ekonomi modeline geçiş
hedeflenmekteydi. Yabancı sermayeye ilk kez kapılar bu kadar net olarak
aralanmıştır. Dışarıdan almaktansa içeriden temine dayalı “ithal ikameci”
politikaların yerine döviz girişi sağlayacak, ihracata dayalı bir ekonomi modelinin
benimsenmesi amaçlanmıştır. Kamunun fiyat denetimlerinde mümkün olduğunca taraf
olmaması ve fiyatlar genel seviyesinin piyasada oluşan arz-talebe göre
belirlenmesi hedeflenmiştir. Kamunun ekonomi içindeki payı azaltılacak. Özel
kesim öne çıkarılacak. Sermaye piyasaları oluşturulacak, kambiyo rejimi
serbestleştirilecek. Tüm bunların yapılabilmesi için ise kurumsal ve yapısal
düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Bu aynı zamanda Cumhuriyet Türkiye’sinde,
Devletçilik ilkesinin yeniden anlamlandırılması da oluyordu. Faiz hadlerinin
artık devlet tarafından değil piyasa tarafından belirlenmesi ve enflasyon
üzerinde faizin hayata geçirilmesi yani reel faizin oluşmasına imkân
sağlanmıştır.” Yeni ekonomik düzenin temeli olan 24 Ocak 1980 Kararlarıyla,
devlet sübvanseye etmeyi bıraktığından, gazete kâğıdının fiyatı 13 liradan 41
liraya yükselir. Bununla birlikte gazetecilik, ekonomik sorunlar ile karşılaşır
ve gazeteler el değiştirmek zorunda kalır. 24 Ocak kararları ile büyük sermaye,
yüksek tiraj ve bol reklama sahip gazeteler ayakta kalabilmiştir. Diğer yandan
1980’li yıllarda serbest piyasa ekonomisine geçişle birlikte, medya sahipleri
bankacılık, otomotiv, enerji, inşaat gibi çeşitli alanlarda yatırımları olan
sermaye grupları olur. Farklı sektörlerde faaliyet gösteren holdinglere
eklemlenerek büyüyen medya işletmelerinin sayısı giderek artar. Bu durum da
gazetecilerin özgür, gerçek ve kamu yararı gözeterek haberi yayınlama
anlayışlarını sekteye uğratır çünkü gazete patronları farklı ekonomik çıkarları
ile gazetecilik mesleğine yaklaşmaktadır. Genel olarak holdinglerin ticaret
mantığı, gazetecinin haber özgürlüğü kavramının içini boşaltmış, tiraj kaygısı
da nitelikli içerikteki haberin önüne geçmiştir. Bu dönemde bütün dünya ile
birlikte Türkiye’nin de küresel kapitalizm ile eklemlendiği bir dönemdir. Bu
bağlamda 1980 sonrası basın ahlakı, kapitalist rasyonaliteye yani kar esasını
temel alır bilgi, fikir değil ticari beğendirme öne çıkar. Diğer yandan holdinglerin
medyaya sahip olmasıyla birlikte medya ticari çıkarların mücadele alanı olur. Gazeteciler
patronların ticari işleri için yardımlar yapmaktadır. Suikasta kurban giden
araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu dönemin holdingleşme/ticaret anlayışını şöyle
açıklar: “Gazete sahibi kazanç getiren ticari ve sanayi alanlarına el atınca,
elbette bu gazetenin belli yazar çizerleri de devlet bürokrasisinde iş
kovalayan birer memur haline gelirler. Nitekim de böyle oluyor. Çok şirketli
gazetelerin “Ankara temsilcileri”, çoğu kez patronlarının “umumi vekilleri”
gibi Ticaret Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı kapılarını
aşındırıyorlar. Basında bu gelişme, basın özgürlüğünü ticaret özgürlüğüne bir
araç yapmış durumdadır.” Bu dönemin en önemli özelliklerinden biri de basının
içerik bakımından fikir gazeteciliğini terk ederek, magazin ve bulvar
gazeteciliğine yönelmesi olmuştur. 12 Eylül 1980 darbesi toplumun yeniden
dizayn edilmesi iddiasıyla ortaya çıkmış, basın da bu anlayıştan payını
almıştır. 1980 öncesi, fikir ve kitle gazeteciliğinde görülen çeşitlenme ve
gelişme eğilimi, darbe sonrası dönemde yerini magazin ya da bulvar
gazeteciliğine bırakmak zorunda kalmıştır. Darbe yönetiminin aşırı baskısından
dolayı gazeteler siyasi haber ve yorum yapmak yerine magazin haberciliğine
yönelmiş ve böylece toplumun diğer kesimleri gibi basın da apolitik bir konuma
geçmek durumunda kalmıştır. 1980 askeri darbesi Türkiye’deki bütün siyasal
partileri ve meclisi kapatır. Baskıcı 1982 anayasasının kabulü ile gazeteler
sıkı şekilde kontrol edilir; belli konuları yazmak ve haber yapmak artık
imkânsızdır. 1982 Anayasası ise 28. maddesi özetle şu şekildedir; “basının hür
olduğu, sansür edilemeyeceği, basımevi kurmanın izin ve mali teminat yatırma
şartına bağlanamayacağı, kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dilde yayın
yapılamayacağı, devletin basın özgürlüğü karşısındaki aktif görevi, basın
özgürlüğünün sınırlandırılmasında 26. ve 27. maddelerin uygulanacağı, tedbir
yoluyla dağıtımın hakim kararıyla olabileceği, gecikmesinde sakınca bulunan
hallerde yetkili merci tarafından dağıtımın önlenebileceği ancak bu kararında
ilgili sürelerde hakimin onayına sunulmadığı takdirde geçersiz kalacağı,
yargılama görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesi için hakim kararı
dışında olaylar hakkında yayım yasağının konulamayacağı, devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli güvenliği, kamu düzeninin, genel
ahlakın korunması ve suçların önlenmesi bakımından gecikmesinde sakınca bulunan
hallerde yetkili merci kararıyla toplatma kararı verilebilir, ancak bu karar
ilgili süreler sonunda hakim onayına sunulmazsa geçersiz olacağı, devletin
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Cumhuriyetin temel ilkelerine, milli
güvenliğe ve genel ahlaka aykırı yayınlardan mahkum olma halinde süreli veya
süresiz yayınların mahkeme kararıyla geçici olarak kapatılabileceği
düzenlenmiştir.” Bu hüküm açısından iki önemli hususa burada değinmek uygun
olacaktır. Bunlardan birincisi; basılmış eserlerin dağıtımının tedbir yoluyla
engellenebileceğine ilişkin düzenleme, ikincisi ise; devletin basın özgürlüğü
karşısında aktif tutum takınmasını emreden düzenlemedir. O dönemde medya gerek açıktan gerekse de
haberleri sunuş şekliyle darbeyi destekledi. Zaten darbeye veya orduya dair
herhangi bir olumsuz haber veya yazı yayınlayan gazeteler veya dergiler sansür,
toplatılma veya süresiz kapatma gibi yaptırımlarla karşı karşıya kaldı. İlk
olarak Arayış Dergisi ile Demokrat, Hergün ve Aydınlık gazeteleri temelli
kapatıldı. Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara Şubesi Genel Sekreteri Mehmet
Genç gözaltına alındı ve TGS Ankara Şubesi 9 Aralık 1980'e kadar kapatıldı.
İstanbul'daki sekiz gazeteden Milli Gazete dört kez toplam 72 gün, Cumhuriyet
dört kez toplam 41 gün, Tercüman iki kez 29 gün, Günaydın iki kez 17 gün, Güneş
ve Milliyet birer kez toplam 10'ar gün, Tan bir kez 9 gün, Hürriyet iki kez
toplam yedi gün kapatıldı. Bu gazetelerin yetkilileri ve yazarlarının defalarca
ifadeleri alındı, her biri hakkında birçok dava açıldı, birçoğu mahkûm oldu,
tutuklandı. Darbeden sonraki dört yılı kapsayan bir araştırmanın sonuçlarına
göre; gazete ve dergiler 41 kez toplatıldı veya yayımı durduruldu veya
kapatıldı. Bazı sıkıyönetim komutanlıkları, kimi gazetelerin, kendi sorumluluk
bölgelerine sokulması ve satışını yasaklamışlardır. Yarıya yakını Bakanlar
Kurulu'nca olmak üzere 927 yayın yasağı getirildi. Bu dönemde basın dışı
suçlananlar hariç, gazeteci, yazar, çevirmen ve sanatçılara verilen mahkumiyet
kararlarının toplamı 316 yıl, 4 ay, 20 güne ulaştı. 12 eylül 1980 darbesi ile
yasaklanan kitapların sayısı oldukça fazla olmakla beraber başlıca yasaklanan
kitaplar şunlardır: “Aziz Nesin: Bütün Eserleri, Adalet Ağaoğlu: Fikrimin İnce
Gülü, Orhan Kemal: Bekçi Murtaza, Yaşar Kemal: İnce Memed, Demirciler Çarşısı
Cinayeti, Filler Padişahı İle Kırmızı Sakallı Topal Karınca Ve diğer bütün
eserleri. Sait Faik: Alemdağ'da Var Bir Yılan, Semaver, Sarnıç, Kumpanya, Kayıp
Aranıyor, Medar-ı Maişet Motoru. 12 Eylül dönemindeki yasaklar gazetecileri
haber alanında çok sınırlandırır gazeteciler hep masa başında kalır. Böylece
gazeteciler, araştırmacı, soruşturmacı gazeteci kimliklerini de büyük ölçüde
kaybeder yada bu özelliklere sahip gazeteciler sayı olarak çok azalır. Türk
basını 1980’lerde varlık nedeni olan haber ve habercilikten uzaklaşır
gazeteciliğin magazin,eğlence yanı ağır basan büyük cirolara sahip holdinglere
dönüşür. 1980 askeri müdahalesinin ardından siyasi haber açısından sıfırı
tüketen ve yorum açısından da zorlanan yazılı basının bir kısmı masa başında
uydurulmuş magazin haberini çare olarak görür, buna “Asparagas Dönem” adı
verilmektedir. Bu yılların önemli özelliklerinden biri de promosyonlardır.
1980’li yıllarda birbiriyle haber yarışı yapan, vatandaşı olup biten
gerçeklerden haberdar eden gazeteciler gider bont çantalı, yazı yazmamış promosyon
allameleri basının başına geçer. 1980’lerin ortalarından 1990’ların sonuna
kadar gazeteler tirajlarını arttırmak için el fenerinde oyuncağa,
ansiklopediden porselen tabağa çeşitli promosyonlar dağıtır. Bu durum da
gazetelerin kamuyu bilgilendirme, haber verme unsuru olarak değil ticari meta
satışı için kullanıldığını göstermektedir. Türk basınında, içeriği itibarıyla o
güne kadar yayınlanmış benzerlerinden daha magazinsel, sansasyonel olan ve
cinsellik olgusunu olabildiğince kullanan Tan gazetesine gelin şöyle bir
bakalım: Tan, 1980'li yıllarda Türkiye'de yayımlanmış asparagas haberlere
ağırlık veren yüksek tirajlı erotik bir gazetedir. 23 Mayıs 1983 yılında Web
Ofset Yayın Grubu tarafından yayımlanmaya başlayan ve renkli basılan bu günlük
gazetenin kurucuları arasında Rahmi Turan da vardı. Gazetenin yazı işleri
müdürü ise Can Ataklı'ydı. Gazete özellikle 12 Eylül Darbesi sonrasında
apolitize olmuş kitleler ve muhafazakar bir çevrede cinselliği bastılırmış
gençler tarafından hemen benimsendi. Gazetede genel olarak yabancı erotik
dergilerden alınmış çıplak kadınların fotoğrafları kullanılıyor ve bu
fotoğrafların altına fotoğrafın konusuyla hiç ilgisi olmayan uydurma yazılar
ekleniyor ve bunlar başlıkları büyük puntolarla atılmış asparagas haberleri
süslemek için kullanılıyordu. Bu haberlerin başlıkları değişmez bir şekilde
kinayeli, her anlama çekilebilecek muzip ve çarpıcı cümlelerden
oluşturulmaktaydı. Cinsellikle ilgili çağrışımlar yapan büyük puntolu başlığı
görenler hayretler içinde ve merakla haberin ayrıntılarını okuduğu zaman asıl
haberin başlıkla hiç alakası olmadığını anlıyordu. Bu nedenle gazeteyi bir seks
dergisi gibi okuyan (veya sadece resimlerine bakan) bir kitlenin yanı sıra, bir
mizah dergisi gibi görüp gülmek eğlenmek için alan daha küçük bir kitle
mevcuttu. Kurucusu Rahmi Turan'a göre Tan, Gırgır’ın gazete versiyonuydu ve
başlarda çok ince espiriler barındıran gazetenin mizah anlayışı 1984'te
kendisinin gazeteden ayrılmasından sonra değişmiş ve espiriler daha amiyane
hale gelmişti. Ama söylenenlerin aksine sansür döneminde Tan Gazetesi diğer
seks dergileri gibi hiçbir zaman poşete girmemişti. Seksenli yılların
ortalarında gazetenin tirajının bir milyonu bile geçtiği günler olmuştu. Zaman
zaman erotik olmayan asparagas haberler de basan Tan Gazetesi'nin 4 Ağustos
1987'de yayınlanan bir uydurma haberi o günlerde çok sansasyon yaratmıştı. “Sakallı
Bebek” başlığıyla çıkan haberde sakallı olarak doğmuş olan bir bebeğin doğar
doğmaz konuşmaya başladığı ve çok yakında, bayramın ikinci gününde kıyametin kopacağını
söylediği yazıyordu. Gazetede bebeğin fotomontaj tekniğiyle acemice yapılmış
bir robot resmi de bulunuyordu. Günümüzde ancak gülünüp geçilecek bu habere o
günlerde inananlar çok olmuştu. Zamanında bir kuşağı etkilemiş olan Tan'ın,
Bulvar Gazetesi, Şok Gazetesi gibi benzerleri de çıktı ve bunlar hemen hemen
Tan'la aynı çizgiyi sürdürdüler. Bunun yanı sıra da basında önemli gelişme
olmuştur bölgesel gazete olan ve Ege bölgesinde çıkan Yeni Asır’ın sahibi Dinç
Bilgin tarafından İstanbul’da çıkartılmaya başlanan Sabah gazetesidir. Tan
gazetesi masa başında ürettiği asparagas haberlerle okurun ilgisini çekmeye
çalışırken Sabah ise, gazetenin hazırlanma aşamasında pikaj ve montaj
işlemlerine gereksinim duymaksızın bilgisayarlı sistemle gazetenin hazırlanması
ve basılması konusunda ülkemizde ilk uygulamayı başlatarak bu alanda önemli bir
atılımın da liderliğini yapmıştır. 1980’li yılların sonuna gelindiğinde artık
basın kuruluşları, “tüketici” ya da “müşteri” odaklı çalışmaya başlamışlar,
kitle gazeteciliği anlayışı ön plana çıkmış ve gazetelerde haber merkezlerinin
yanı sıra reklam ve pazarlama departmanları da önemli ölçüde yönetimde
ağırlıklarını hissettirir hale gelmişlerdir. Bu dönemde darbe ile fikir
gazeteciliğin yerini magazin ağırlıklı haberler almıştır. Değişen basın ile
gazetecilerin haber anlayışını ticarileştirmiştir.
KAYNAKÇA
https://eksisozluk.com/1980-darbesiyle-yasaklanan-kitaplar--1805983
http://www.aliakcakaya.com/1980-sonrasi-turk-medyasinda-gelismeler-ve-magazinlesme-olgusu/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Tan_(gazete,_1983)
https://onedio.com/haber/12-madde-ile-basinda-devlet-baskisi-ve-yuz-yillik-tarihi-439980
Yorumlar
Yorum Gönder