GELECEKTEN GEÇMİŞE DOĞRU



Basın özgürlüğü adı altında geçmişe doğru yolculuk yapacak olursak, 1945 yılında CHP’nin iktidarda olduğu dönemin basın özgürlüğünü o dönemin gazetecilerinden Nadir Nadi şu cümlelerle özetlemektedir: “Milli Şef’e hükümete ve CHP’ye dil uzatmak yasaktı. Hükümetin genel tutumu hiçbir şekilde tenkit edilemezdi. Gazetelerimiz genel tutumlarını hükümet direktiflerine göre ayarlamak durumunda idiler.” Bu cümlelerden de anlayacağımız üzere basında tek seslilik mevcuttu. Güç kullanarak basını susturmaya yönelik girişimlerin Cumhuriyet tarihinde ki ilk örneği de Tan Gazete baskını. 4 Aralık 1945’te gerçekleştirilen bu saldırı Görüşler adlı dergide Sabiha Sertel’in yayımladığı “Zincirli Hürriyet” makalesini  komünist içeriğe sahip olmakla itham eden Hüseyin Cahit Yalçın, 3 Aralık 1945’te Tanin Gazetesinde “Kalkın Ey Ehli Vatan” başlıklı bir yazı yazarak halkı kışkırtarak Tan gazetesini hedef göstermiştir. Üniversite gençliği eliyle gerçekleştirilen bu saldırı da Tan gazetesi ve matbaası bir daha kullanılmamak şartıyla tahrip edilmiştir. Böyle bir dönemde ifade özgürlüğünün kısıtlanması kenara insanlar canları, malları ile tahrip, tehdit edilmişlerdir. 14 Mayıs 1950’lerde Demokrat Parti iktidara gelerek basın özgürlüğünde önemli gelişmeler olmuştur. Demokrat Partinin ilk yılları basının mutlu olduğu dönemdir. O dönem gazeteci Ahmet Emin Yalman’ın “Basının Altın Devri” nitelendirdiği bu dönem gazete, dergiler kapatılmamış, gazeteciler mahkum edilmemiş, iş verenlerin gazeteciyle yazılı iş anlaşması yapma zorunluluğu ve basın çalışanlarına sosyal haklar tanındığı, hükümet arasında yakın ilişkiler kurulduğu dönemdir. Ancak bu dönem çok uzun sürmemiş basında Demokrat Partinin icraatları aleyhine yazıların artmaya başlaması üzerine, Demokrat Parti de diğer tüm iktidarların benimsediği yolu izleyerek basın özgürlüğünü sınırlandırmaya çalışmıştır. Bunların ardından gelen Pulliam Olayı da basındaki kısıtlamaların örneği olmuştur. Amerikalı gazeteci Eugene Pulliam’ın Türkiye ziyaretinde Adnan Menderes’le görüşmek istemesi, bu görüşmenin gerçekleşmemesi ve bu Pulliam’ın Amerikan basınında Türkiye hakkında “On İkiye Çeyrek Var” başlıklı yazısı Türkçeye çevrilerek gazetelerde yayımlanması gazeteci tutuklanmalarına ve gazetelerin kapatılmasına yol açtı. Şahap Balcıoğlu, Naim Tirali, Selami Akpınar, Ahmet Emin Yalman on altışer ay hapse mahkum edildi. Dönemin iktidar partisi git giderek basın üzerinde ağır yaptırımlar ve ağır cezalar getirmiştir. Bu kısıtlamalar dışında birde “Besleme Basın” tanımı ortaya çıkmıştır. Şöyle ki iktidar kağıt ihracatı, tahsisatı ile resmi ve özel ilanları da hükümete bağlayarak basın üzerinde tehdit unsuru olarak kullanıyordu. Bunların ardından 6-7 Eylül olayları ve Aknoz Paşa yasakları ortaya çıktı. 6-7 Eylül olayları Tan gazete baskının benzeri niteliğinde büyük bir olay olmuştur. Demokrat Partinin Kıbrıs politikalarında elini güçlendirmek ve halk desteği sağlamak amacıyla uydurulduğu yalan haberin “Atatürk’ün evinin bombalanması” gazetelerde yayınlanmasının ardından iş çığırından çıkmış ve İstanbul’da Rum ve gayrimüslimlere yönelik toplu bir linç, yağma hatta katliama dönüşmüştür. Birçok kilise yağmalanmış, o sırada İstanbul’da bir Uluslararası  toplantı nedeniyle bulunan yabancı basın görüntüleri ve yaşananları dünya basınına servis etmesi ile hükümet İstanbul’da sıkı yönetim ilan etmiş, olayda kendi yandaşları yerine emniyetin elinde listesi bulunan komünistleri tutuklamış ve basında hemen her konuda yayın yasağı getirilmiştir. Sıkı yönetim komutanı Nurettin Aknoz’un ilan ettiği yasaklar şöyledir; “Halkı heyecanlandıracak yayınların yapılması yasaktır. 6 Eylül haberlerini komünistler dışında başkalarının yaptığı yolunda haberler ve yorumlar yasaktır.” Bu yasaların çıkarılmasıyla basın özgürlüğü yok denecek nitelikte kısıtlandı. Bu iktidar döneminde 811 gazeteciye toplam da 57 yıl hapis cezası verilmiştir. Yazılan sayılar itibariyle Demokrat Partiden önceki CHP döneminde ki davranışların ve tutumlarından çok da farklı olmamış. Basın özgürlüğünde ne kadar ara dönem ve yıllarda önü açılsa da serbestlik sağlansa da çok geçmeden basın hep sansür ve kısıtlamalara tabi tutulmuştur.


KAYNAKÇA
https://www.altayli.net/menderes-donemi-1950-1960-2.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1980 Darbesi Ve Basının Değişimi

12 MART MUHTIRASI VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ (1970-1980)