Kayıtlar

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE (2000)

Resim
2000’li yıllarda medya, iletişim ve teknoloji alanında yaşanan gelişmeler ve ilerlemelerin de etkisiyle geçmiş yıllarda sahip olduğu etkinliğin ve gücün çok daha üzerine çıkmış, bu değişimlere paralel olarak da, yasama, yürütme ve yargı erklerinden sonra dördüncü erk olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Medya kuruluşları arasında en eski ve saygın yere sahip olan basın işletmeleri “haber ve düşünce üreten iktisadi kuruluş” olarak tanımlanabilmektedir. Görüldüğü gibi basının kamu yararı, yani sosyal yönü yanında ekonomik yönü de vardır; diğer tüm işletmeler gibi, basın işletmeleri de varlıklarını sürdürebilmek için kar elde etmek zorundadırlar. Gazetenin temel amacı haber vermek, okuyucuyu bilgilendirmektir. Ancak gazetedeki promosyonların ağır maliyeti, reklam ve satış gelirlerinin yetersizliği, gazete fiyatının okuyucuya yüksek gelmesi gibi ekonomik sıkıntılar birçok gazetenin kapanmasına ya da el değiştirmesine sebep olmuştur. Buradan da görüldüğü gibi gazeteler endüstri işletmesine a...

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü

Resim
3 Mayıs Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1993 yılında aldığı bir karar ile tüm dünyada Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanmasına karar verilmiştir. Bugün için amaç basının demokrasiyi korumaktaki rolünü vurgulamak, etik gazeteciliği ön plana çıkarmak ve dünyada basının aşırı sansür edildiği ülkelere bir mesaj göndermek. Bunun yanında gün boyu çeşitli organizasyonlar ile görevini yaparken öldürülen gazetecileri anmak ve yetkililere sorumluluklarını hatırlatmaktır. Basın özgürlüğü dediğimizde, bir boynuzlu attan bahsedildiği hissine kapılanların sayısı giderek artıyor. Etrafımıza baktığımızda da bunun sebebini anlamak pek de güç değil. Bir tarafta şirketlerin ve kâr amacıyla gazetelere yaklaşanların gazeteciler ve kurumlar üzerinde yarattığı baskı, diğer yandan devletlerin her fırsatta gazetecileri susturmak için ellerinden geleni yapması, diğer yandan bir alternatif özgür alan olabileceği düşünülen internetin durumu daha da zor (ve bazen kötü) hâle getirmesi, insanl...

Hafızalardaki Kara Leke

Resim
                              Türk basınında 1990’ların özellikle ilk yarısı, gazetelerin promosyon savaşlarıyla geçmiştir. Bilinçli okur potansiyelini yitiren ve kitle gazeteciliğine yönelen basın kuruluşlarının, çıkardıkları gazetelerin yanı sıra radyosu, televizyonu, internet sitesi ile ticari girişimleri olan ve holdingler bünyesinde yer alan şirketler haline dönüşmüşlerdir. Bu dönemde gazeteler, portföylerinde bulundurdukları (ki bu deyim dönemin moda olan söylemidir.) tüketici kitleyi çeşitli promosyonlarla elde tutma çabaları içine giren ticari kuruluşlar halini almış ve bu da, içerik bakımından belirgin bir yozlaşmanın ortaya çıkışına ve bilinçli okur kitlesinin basından uzaklaşmasına neden olmuştur. Sonra ise  tıraş bıçağı, diş macunu, masa örtüsü, balon, uçurtma, buzdolabı torbası, omo, halk ekmek, sabun, çöp torbası, margarin gibi hediyeleri okuyucularına iletmeye başladı gazeteler. Neydi bundan...

1980 Darbesi Ve Basının Değişimi

Resim
1980 yılı başında bir azınlık hükümeti kuran Süleyman Demirel, Turgut Özal’ı tam yetki ile donatarak ekonomi yönetiminin başına getirmiş, Özal’da kurduğu ekiple 24 Ocak Kararları diye bilinen istikrar paketini hazırlamıştır. 1980’li yılların ilk büyük değişimi 24 Ocak Kararları ile başlar. 24 Ocak Kararları temel olarak; “İstikrar paketi tam anlamıyla Türkiye’nin “serbest piyasa ekonomisine” geçmesini ve uluslararası sermaye ile entegrasyon sağlanmasını amaçlamıştır. Dışa kapalı bir ekonominin yerine, dünya sermayesi ile bütünleşen bir ekonomi modeline geçiş hedeflenmekteydi. Yabancı sermayeye ilk kez kapılar bu kadar net olarak aralanmıştır. Dışarıdan almaktansa içeriden temine dayalı “ithal ikameci” politikaların yerine döviz girişi sağlayacak, ihracata dayalı bir ekonomi modelinin benimsenmesi amaçlanmıştır. Kamunun fiyat denetimlerinde mümkün olduğunca taraf olmaması ve fiyatlar genel seviyesinin piyasada oluşan arz-talebe göre belirlenmesi hedeflenmiştir. Kamunun ekonomi içind...

12 MART MUHTIRASI VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ (1970-1980)

Resim
    Türk siyasal hayatının Cumhuriyet kurulduktan sonraki ikinci  askeri darbesi olan 1971 yılında 12 Mart günü saat 13:00’da TRT radyolarından okunan aşağıdaki muhtıra ile ilan edilmiştir: “Parlamento ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk’ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasasının öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür.” ‘Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyiceoğlu’nun imzasını taşıyan muhtıra 12 Mart Muhtırası şu maddelerden oluştu: Meclis ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatlarıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk’ün...

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KISKAÇ ALTINDA (27 Mayıs 1960-1970)

Resim
Türk siyasal hayatının Cumhuriyet kurulduktan sonraki   ilk askeri darbesi olan 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi, çok partili siyasal hayatı kesintiye uğratmakla kalmamış, yeniden tesis edilen asker-sivil ilişkileri   bağlamında basın üzerinde de şekillendirici olmuştur. Askeri müdahaleler siyasal hayatın   üzerinde olduğu gibi basın üzerinde de kısıtlamalar doğuran olağanüstü koşullar yaratmaktadır. Kısacası ülkedeki tüm kurumlar 27 Mayısçılar tarafından yeniden dizayn edilmiştir. Meşhur ifadeyle söylersek asker bir silindir gibi bütün kurumların üzerinden geçmiştir. “ Babıali’den de geçeceğiz ifadesiyle basın baskı altına alınmıştır. 27 Mayıs yalnızca demokrasiye vurulan bir darbe değildir aynı zamanda basına ve basın özgürlüğüne de vurulan bir darbedir. Bir önceki döneme yani   ülkeyi 27 Mayıs 1960’a sürükleyen sürece baktığımızda iktidara geldiği   ilk yıllarda Başbakan Adnan Menderesin iktidarı   devraldığı Cumhuriyet Halk Partisi’nin basın p...

GELECEKTEN GEÇMİŞE DOĞRU

Resim
Basın özgürlüğü adı altında geçmişe doğru yolculuk yapacak olursak, 1945 yılında CHP’nin iktidarda olduğu dönemin basın özgürlüğünü o dönemin gazetecilerinden Nadir Nadi şu cümlelerle özetlemektedir: “Milli Şef’e hükümete ve CHP’ye dil uzatmak yasaktı. Hükümetin genel tutumu hiçbir şekilde tenkit edilemezdi. Gazetelerimiz genel tutumlarını hükümet direktiflerine göre ayarlamak durumunda idiler.” Bu cümlelerden de anlayacağımız üzere basında tek seslilik mevcuttu. Güç kullanarak basını susturmaya yönelik girişimlerin Cumhuriyet tarihinde ki ilk örneği de Tan Gazete baskını. 4 Aralık 1945’te gerçekleştirilen bu saldırı Görüşler adlı dergide Sabiha Sertel’in yayımladığı “Zincirli Hürriyet” makalesini   komünist içeriğe sahip olmakla itham eden Hüseyin Cahit Yalçın, 3 Aralık 1945’te Tanin Gazetesinde “Kalkın Ey Ehli Vatan” başlıklı bir yazı yazarak halkı kışkırtarak Tan gazetesini hedef göstermiştir. Üniversite gençliği eliyle gerçekleştirilen bu saldırı da Tan gazetesi ve matbaas...